“Kendini kurtarmış, kendini kurtarmış...”
İyi(!) bir meslek sahibi olan herkes için bu söyleniyor.
Aslında kimsenin kendini kurtardığı falan yok bu ülkede. Bir birey aklına gelen bir şeyi rahatlıkla söyleyemiyorsa bu hayatta yenik düşmüş demektir. İstediğiniz kadar paranız olsun; özgürlük olmadı mı bir zavallısınız.
Aslında direndiğimiz şey (2025 senesi ile hâlâ da devam etmekte olan) sadece bir diktatoryal rejim değil; koca bir kültür.
Bize parmak sallayanlar her yerde. Hükümette diktatör, evde anne-baba, okulda öğretmen, iş yerinde müdür-patron...
Bu “kendini kurtarmış çocuklar”ın geçmişi çok eskiye dayanıyor.
Hatırlarsınız, sokakta, sosyal medyada, televizyonda ve birçok yerde bir şeyler satarak kazanç sağlayan çocuklar hep pohpohlandı, “vay be daha şimdiden ekmeğini taştan çıkarıyor” dendi, yaptıkları aldatmacalar “akıllılık, zekilik, iş bilme” olarak görüldü. Ama hiçbir zaman düşünce üreten, farklı düşünen, icatlarda bulunan çocukların pohponlanıp el üstünde tutulduğunu, övgüler dizildiğini göremezsiniz. İşte, başarıyı, saygınlığı ve zekayı sadece para kazancına indirgemek, değeri sadece para ile ölçmek bugünkü sorunlarında kaynağı oldu ve geleceğin de sorunu olacak çünkü bu davranış-algılayış-yaşayış biçimi, mevcut kültür oldu.
İşte, o zeki(!) çocuklar şimdi kendini kurtarmışlığa tarif etti. Diğer düşünen, kitap okuyan, farklı çocuklar ise para kazanamadıysa eğer; aşağılamaya, ötekileştirilmeye, değersizleştirmeye terk edildi kültür tarafından.