Biliyorum. Çok klişe oldu artık cehaletten bahsetmek ama ayağımıza bu kadar da ve her konuda takılan başka bir kavram da yok gibi neredeyse günümüzde.
Pandemiye inanmayanlar şimdi de Büyük Marmara Depremi'nin olacağına inanmıyorlar. Bu aslında çaresizliğin göstergesidir. Çaresiz bırakılan-olan insan her zaman cehalete meyilli olur.
Bir de cehalet popülasyonunun yüksek olmasını isteyenler var. Cehalet düşünmemeye; düşünmemek de ses çıkarmamaya sebep olur. Cehalet istedikleri düzeyde olmadığı için de bunlar (yönetemeyenler, toprak satanlar...v.b.) “beklenen büyük deprem olsa da Kanal İstanbul Projesi'ne itiraz edecek insan kalmasa” şeklinde düşünüyorlar olsa gerek.
Aslında yapılması gereken İstanbul'dan göçmek ama bu mevcut hükümetin yöntemleriyle olacak bir şey değil. Mevcut hükümet bir yer gösteriyor ve göçecek olanların sosyal ve kültürel yaşam koşullarını gözetmeden “buraya gideceksin” diyor, hep o süregelen dayatmacı tavrıyla; ya da sağlam olmayan evi yıkıp, yerine yine depremde yıkılacak ve metrekare olarak öncekinden daha küçük bir ev yaptırıyor, belli bir ücret karşılığında.
Evet. Göç olmalı İstanbul'dan ama bu insanların istediği yere, istediği sosyal-kültürel ortama yaptığı bir göç olmalı. Çünkü ortada güven vermeyen, kültürel bir asimilasyon yaratmaya çalışan, adımlarını deprem güvenliğinden ziyade ranta göre atan bir hükümet var.
Kısaca işimiz çok zor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder