Âlâ Dergisi`ni bilir misiniz? Daha çok
muhafazakâr ve tesettürlü kadınlar tarafından takip edilen bir yaşam ve İslami moda
dergisidir.
Âlâ dergisi geçtiğimiz günlerde bir kadınlar
matinesi ve tesettürlü kapak kızı yarışması (daha sonradan öğrendim; kapak kızı yarışması yalan habermiş.Kendini muhafazakâr olarak tanımlayanlar tarafından üşenmeden ve dergiyi zan altında bırakacak şekilde hazırlanıp servis edilmiş.Ne akla hizmet bilmiyorum.) düzenleme kararı almıştı. Gecede
ünlü şarkıcı Burcu Güneş ve dansöz Asena da sahneye çıkacaktı. Derginin hitap
ettiği kitle için istediği organizasyonu düzenleme hakkı vardı hem de kitlesi
için çok daha rahat hissedebileceği bir ortam oluşturmuş olacaktı. Ama hiçte öyle
olmayacağı birkaç gün sonra belli oldu. Hem toplumdaki muhafazakârlık adı
altında yapılan terbiyesizlikler hem de eleştiri adı altında yapılan kirli
söylemler kadınların eğlencesinin içine en hafif tabiriyle sıçtı.
![]() |
| Yalan Yarışmanın Yalan Afişi |
Sosyal medyada kendilerini türban muhafızı
zanneden kişiler, çeşitli küfürlerle Âlâ Dergisi`nin terbiyesizlik yaptığını
iddia etti. Organizasyonun iptal edilmesi için organizasyonlar yaptılar, hashtaglar(#)
açtılar. Dünyalarındaki tek problem bu olmuştu. İlahiyatçı sıfatlı çeşitli
kişiler ise sosyal medyadakilerden aşağı kalmayıp ayetlerle kendi görüşlerini destekledi.
Örneğin İhsan Eliaçık ve Zekeriya Beyaz; ``Başınızda taşıdığımız bez parçası
değil Nur Sûresi 31. âyeti’dir.`` ``Başörtüsünü, tesettürü dini bir olgu
olmaktan soyutlayıp modanın paspası haline getiren dergi.`` ``Yamalı kıyafetler
giyen bir peygamberin ümmeti siz olamazsınız” gibisinden açıklamalar yaptı. Ama
bu, arkasına ilahiyatçılarda alan ``duyarlı`` kalabalık, türban takanlarında
estetik değerleri olabileceğini, eğlenmeye hakkı olduğunu kısacası isteyenin
istediğini yapabileceğini ya bilmiyorlarlardı, ya eğlenenleri kıskanıyorlardı.
En sonunda da Âlâ Dergisi tüm bu baskılara
ve tehditlere dayanamadı. İlk önce internet sitesinden parti ve yarışma ilanı
kaldırıldı. Sonrada dergi yönetimi yarışmayı ve tesettür partisini iptal etti.
21. yüzyılda, Türk toplumu kutuplaşma
fırsatlarını hiç kaçırmadan, savaşma içgüdüsünü seri bir şekilde
aktifleştirerek en önemli sosyolojik karakteristiklerinden birini
oluşturmuştur. Toplum, düşmanlara o kadar alışmıştır ki düşmansız yapamaz
olmuştur. Son Âlâ Dergisi olayıda bu karakterin sonuçlarından biridir. Eskiden
beri yapılan ve hâlâ da devam eden türbanlı-açık savaşı artık daha da dallanıp
budaklanmıştır. Artık aynı doğrultudaki kavramlar bile kendi içinde savaşa
girişmiştir. Bu olayda savaşın tarafları ise; zevkli muhafazakârlar ve
muhafazakârın da muhafazakârları olarak adlandırılabilir. Aslında adlandırmaya
da gerek yok zaten savaşa girenler kendilerini belli kavramların içine
hapsedenlerdir. Yani onlar kendilerini partizanca adlandıracaktır.
Esas problem sıfatların verdiği ağırlık ve
dayattığı sorumluluklardır. Sıfatlar ve sorumluluklar öz benliğin önüne geçerse
onların kölesi olunur.
Muhafazakârlık tek tiplilik doğrultusuna
yakın olsa da hiçbir benlik bir diğerine benzemez. Bütün bireyler benlikleri
bakımından azınlıktır. Sonuç olarak tek bir doğrudan bahsedilemez. Aynı
doğrultuda ilerleyenler bile kendi içinde farklı doğrultular ve değerler
taşıyabilir. Başkalarının taşıdığı doğrular ve değerler tabi ki de hoşa
gitmeyebilir. O doğrular ve değerler sert üsluplarla da eleştirilip,
memnuniyetsizlik karşı tarafa hissettirilebilir. Ama bu varoluşu engelleme ve
yok etme noktasına gelirse çatışmalar çıkar.
Zaten kadın hakları bakımından-ki cinsiyetçi
ayrımcılıkta taşıyan bir söylemdir bu. Pozitif ayrımcılık yapmayıp insan
hakları denilmeli-sorunlu olan bir ülkede insanlar birbirlerini daha da
bunaltmayıp rahat bırakmalıdır. Çünkü baskıcı ortamlarda baskı kaynağı bireyler
olunca bu çok çabuk kültürleşir. Kültürde zaman içinde dinsel bir algıya
dönüşür. Eğer kültürün bize bozuk gelen ve dayatılan taraflarını eleştirirsek bu
kutsanmış algıya küfür ettiğimiz varsayılır, ``kültür muhafızları (bakın yine
``muhafaza`` köklü) tarafından.
Önemli olan ``Gelenekselci Kültür``den
ziyade bizim kendi ``Kişisel Kültür``ümüzdür. Çünkü gelenekselci kültürün tüm
ögeleri bizim ruhumuza uymayabilir. Zaten kültür üst üste birikmeyle şekillenir
tıpkı gelenekselci kültüründe geçmişteki kişilerin ruhlarıyla şekillendiği
gibi. Tüm ruhlarda ayrı bir evren olduğu için tek bir doğru olmadığı gibi tek
bir kültür biçiminden de bahsedilemez.
Âlâ Dergisi`nin başına gelen bu olay ne ilk
(bkz. NOKTA) ne de son (bütün yayınlar ve bireyler potansiyel sahibi) hizaya
sokma olayı olacaktır. Çünkü kimsenin hizası eşit değildir. Hâlâ başkalarını
kendi hizanıza getirmeye çalışıyorsanız o da sizin faşistliğiniz.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder